17 Ocak 2013 Perşembe

Yalnızlık bir çığ

 Günden güne değişen duygular ve dur durak bilmeyen düşünceler. Bu kadar tutarsız mıdır insan her zaman. Durulacak bir liman, bir son durak arıyoruz milyarlarca bedende. Sadece aşk değil mevzu, aşktan öte hatta her şeyden öte bir şeyler olmalı. Göklerde kanat çırpan bir martı, veya yere düşen bir su damlası. Ne kadar da bağımsız bizden, biz onlara o kadar bağımlıyken. Sen bir yıldız da dünyanın anlamını bulabiliyorken, o bundan bihaber varlığını sürdürmekte. Oysaki neler hissetmişti; bir anne, bebeğini ilk defa kucağına aldığında, bebek bir yıldız kadar habersiz olsa da bundan. Gözyaşlarını tutamamıştı ikisi de, biri aşktan diğeri yalnızlıktan. 

 Ne büyük koşturmaca ama, düşünceler hiç susmuyor, ancak  ne dediğini de bilmiyor insan. Duygular, fikirler, yenilgiler...  Ortalıkta bir savaş yokken hissedilen o ağır yenilgiler. Karşındaki varlığından bile habersizken yaşadığın o mağlubiyetler. İnsanlar sevilmek ister, şefkat gösterilmesini, fikirlerinin onaylanmasını ister. Bazen ise sadece yanında susacak birini ister. Onunla birlikte sessizce oturacak biri. Dedim ya, düşünceler zaten susmuyor içimizde ama onları da anlamak epey zor, anlatmaksa imkansız. Bir boşluğu nasıl anlatabilirsin, içindeki boşluğu bulamayan birine. Nasıl açıklarsın o içinde dolu dizgin koşan atları, ruhsuzca hayatını yaşayan birine. Bir yalnızlık düşün ki içini titretsin. Bir yalnızlık ki bu kemiklerinde hissedesin. Bir yalnızlık büyük kalabalıklardan doğan. Sayı arttıkça daha da katlanan. Bu yalnızlık bir çığ, biz hayata en tepede başlamışız bir kar tanesi olarak sonumuz bir çığ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder