30 Mayıs 2013 Perşembe

Ben ölürsem eğer
Bu dünya dönmeye devam eder.
Denizler şarkısına,
Ağaçlar fısıltısına
Ve rüzgar,
Esmeye devam eder

Ben ölürsem eğer
Ölüm, yaşamaya devam eder.
Şehirler bombalanmaya,
İnsanlar vurulmaya
Ve güneş her sabah
Kan kırmızısı doğmaya devam eder.

Ben ölürsem eğer
Günler aylara
Aylar yıllara yoldaşlığa devam eder
Ve ardımda bıraktığım bu dünya
Kendi sonuna ilerler

Ben ölürsem bir gün
Gökten kar tanesi düşer,
Yağmur olur bulutlar
Ve güneş parıldar
İnsanlar görmemeye devam eder


20 Mayıs 2013 Pazartesi

Şiirler yazılmış şehirlere
Denizinden geçen gemilere
Ben hiç hissedemedim
Bir şehrin kalp atışını
Kendi kalp atışımda
Hiç bakamadım o gözle
Denizden geçen gemilere

Oysa ne kadar çok isterdim
Pembe görmeyi şu dünyayı
Mutluluk dolu şarkılar yazmayı
Sahile oturup tek başıma
Sadece denizi, şehri düşünmeyi
Gelene geçene inat
Sadece güzellikleri görmeyi
Ne kadar çok istedim
Bir kadına bakıp da
Sadece asaleti sezmeyi

Ama korkular sardı içimi
Yalnız görünmek istemedim
Boğazdan geçen gemilere
Ya bakan olur da görürse beni
Hakkımda konuşursa
Fısıldarsa adımı göklere
Çaresizliğimi gösterirse

Nasıl kazanırım bu savaşı
Adım çıkarsa yalnıza
Ne der o zaman insanlar
Bir bakışta beni
Bir bakışta içimi
Çözdüğünü sanan o insanlar

Hiç gidemedim sahile
Denize bakıp da şöyle
Yazamadım şiirler
Bir kadını karşıma alıp da
Çizemedim resimler

Ne ressamım ne şair
Ne yalnızım ne de korkak
İnsan olmamdan başka
Yoktur hakikat



18 Mayıs 2013 Cumartesi

Kadehimi yalnızlığa kaldırıyorum, şerefe! Şerefe ey yalnızlık, beni hiçbir zaman yalnız bırakmadın, şerefe! Kadehimi eski olan her şeye kaldırıyorum, şerefe! Şerefe eski sandık, şerefe hatıralar, şerefe unutulamayan aşklar. Hepimiz adına şerefe! Çünkü biliyorum ki hiçbir şey sonsuz değil ve hiçbir şeyin bir sonu yok. Bu garip bir ikilem. Bir aşk asla bitmez, ama asla da sonsuza dek sürmez. Zaten aşk nedir ki? Kafamızda yarattığımız bir çıkmaz, bir boşluk. İnsan içinde bir boşlukla doğar, ve onu doldurmanın en kolay yolu aşktır. ruh ikizini bulmak... Ne kadar da saçma, herhangi bir insanla anlaşmak mümkünmüş gibi, bir de ruh ikizi bulmaya çalışırız umutsuzca. Dönüp bakıyorum da geçmiş, yaşanmış her şeye. Ne kadar da boş, ve anlamsız. Sadece kafamda var olan şeyler, belki o öpücük sadece benim kafamda. Belki de yarattığım kadın sadece benim kafamda, bunu asla bilemeyeceğim. Çünkü başka bir ölümlü asla buna bir kanıt olamaz. Bir insanın sen onu sevmiyorsun veya sen onu deli gibi seviyorsun demesi anlamsız. yok olacağız hepimiz. Bırak da ben karar vereyim hislerime, bırak ben söyleyeyim sevip veya sevmediğimi. Yargılarından kurtul be arkadaş. Hep senin yargıların yüzünden bu içimdeki kötü his. Sen olmasaydın eğer sorgulardım hislerimi. Karşı çıkar veya kabullenirdim. Özgür bir karar verirdim ve neden diye sorabilirdim rahatça. toplumsun sen be arkadaş. Toplumun ta kendisi sende vücut bulmuş ve beni yargılıyor. Her kelimesi bana batıyor yorumunun ama senden fikir almadan da edemiyorum be arkadaş. Bir yanım diyor ki her şeyi bırak ve git uzaklara. Kendinden kaçabilecekmişsin gibi uç uzaklara. Bırak bu dünyanın küçük oyunlarını. Aşkı, parayı, dostluğu... Bunlar hep küçük küçük kandırmacalar. Seni topluma ve hayata bağlayan. cahilliğin sayesinde seni daha mutlu bir birey yapan değerler bunlar hep. Ah aklım! Ne kadar da istiyorsun görmeyi imkansızı. Elde etmeyi, tüketmeyi. Ne kadar çok seversin sen yeni tatları denemeyi. Yeni şeyler öğrenmeyi... Lakin bu vücut sana uygun yaratılmamış. Elinden gelmiyor yeni tatlara koşmak. Mümkün değil ki eskileri unutmak. Ah bir yeni başlangıç olsa ve sıfırdan temiz bir sayfayla başlayabilsek şu hayata. Çocuklukla.. Aşkı yeni öğrendiğimiz, kadınları yeni tanıdığımız ve hayata yeni atıldığımız zamanlar. O zaman sımsıkı sarılırdım belki birine... Kimbilir belki aşka, belki kadın veya hayata. Ama sarılırdım herhangi birine, ki beni bağlayan bir şeyler olsun şu dünyada. Arzularımın bir sonu olurdu belki o zaman... Sımsıkı sarılsam yaşamaya, hissederdim gerçek hayatı. Sımsıkı sarılsam bir kadına, öğrenirdim sevişmeyi, tüm hücrelerimle. Ve sımsıkı sarılsam bir aşka, belki o zaman elimde tutardım en değer verdiğim varlığı. Ama gelmemişim bu dünyaya, birilerine sarılma amacıyla. Keşke sarılacak bir dal olsam, bilinmeyen bir zamanda ve bilinmeyen bir yerde, bilmediğim bir insan için...

9 Mayıs 2013 Perşembe

O "An"

Her zaman bir umut vardır. En beklenmedik anda, en ummadığın yerde hem de hiç aklında yokken belirir o ışık. Belki bir gülüş, belki bir bakış, belki de bir şarkıdır sana umudu getiren. Bir manzaranın güzelliği, bir ağacın yeşilliğidir umut. Hayata anlam veren herhangi bir şey. En dibe vurduğunda, hayatın anlamsızlaştığında çıkar karşına. Belki bir ilahi güç, yıldızlarla süsleyip geceyi, o anı, o şehri, senin için hazırlar. Ve sen, tüm olanlardan habersiz, düşersin senin için hazırlanmış o an'a. O an belirler hayatının akışını, aşkı, geceyi, ve geleceği. Gülümser sana hayat, tüm o yalnız geçen geceler için. Umutsuzluğunu yarattığın o geceler için. Karanlık odana doğar o an güneş. Belki bir dosttur, beraber hüzünlendiğin gelip geçmiş tüm aşklara. Ya da bir yabancı, seninle neşeni paylaşan, hiç bilmediği bir yerde, hiç bilmediği bir dilde. En mutsuz olduğun anda gelir kapına, en çok özlediğin şey: içten bir gülüş. Gelenin ne olduğu önemli değildir, ne getirdiği önemlidir. Bir armağanın değeri göründüğü değil, hissettirdiğidir. İşte bu yüzdendir ki, bu dünyada hiçbir hediye, seni mutlu eden bir gülüş, bir bakış veya içine işleyen bir şarkı değerinde değildir. Umutsuzluk çukurunda yuvarlanmak, bir gün bir umudun seni o çukurdan alıp çıkaracağı anlamına gelir. Eğer ki en dibi hissediyorsan kalbinde, bil ki hayat sana o an'ı yaratmak için, sabırla çalışıyordur. Sana rağmen, umudun kalbine dolacağı geceyi yıldızlarla süslüyordur. Ah keşke hepimiz, hayat kadar sabırlı olabilsek. Mutsuzluk, umutsuzluk ruhumuzu alt üst etmese. Maalesef hiçbirimiz de o sabır yok. Belki de o an'ı değerli kılan bu sabırsızlıktır, kim bilir. Gelen değerli değildi bu gece, ancak değerli hissettirdi. Aylardır kurduğum geleceğim değil belki o. Belki en yanlış yer, en yanlış zaman ve en yanlış insan bu mutluluk için. Hayatın ne tasarladığını asla bilemeyeceğim, ama bana ne sunarsa sunsun, mutlu olduğum için de mutsuzluğu tattığım için de mutluyum.